Depresif Bozukluk

Gündelik yaşamın her geçen on yıllarla birlikte giderek daha da kaotikleşmesi, teknolojik kolaylıkların hayatımızı kolaylaştırdığı kadar bizleri yalnızlaştırdığı, sahte, sanal kimliklerle kendimizden uzaklaşıp, kendimize yabancılaşmış, kısır bir döngüde dönüp duran yaşamlar.

Kronik stresörler, genetik yatkınlıklar, kalabalığın içinde yalnızlık çeken bireyler derken bir bakmışsınız mutsuz, karamsar, tahammülsüz, hayattan keyif alamayan, yorgun, bitkin, enerjisiz ve kronik ağrılar çeken bireyler oluvermişiz. Kronik yorgunluk, tükenmişlik sendromları derken hatta bir bakmışsınız karanlık bir kuyudasınız.

Peki Nedir Depresyon?

Öncelikle her üzüntü stresli dönem, kısa süreli mutsuzlukların bir depresyon olmadığı bilinmelidir. Fakat süre giderek uzuyor; En az 15 günden fazla, günün büyük bir kısmında ve hemen her gün, umutsuzluk, karamsarlık, hayattan keyif alamamayla birlikte; enerjinizde azalma, aşırı uyku isteği ya da aksine uykusuzluklar, iştah artışı ya da azalması, çabuk sinirlenme, tahammülsüzlükler, unutkanlıklar, dikkatini toplamada zorluk, ağrılar gibi bedensel belirtiler ve belki de en önemlisi iş, ev işleri, okul gibi gündelik yaşama ait performansınızda giderek düşme varsa depresyondan şüphelenmek gerekir.

Neler Yapabilirim?

Tabi ki depresyon çözümsüz değildir. İlk olarak şiddeti çok önemlidir. Eğer Hafif düzeyde bir depresyon ise ilaçlara, terapilere dahi gerek kalmadan biraz çabayla kendinizin bile düzeltebileceğinizi bilmeniz önemlidir. Bunu duymak bile sizi rahatlatmaya başlamıştır. Nasıl olacak? İnternetten okudum, spor yap diyor düzenli uyu diyor elimden geldiğince yapmaya başladım ama olmadı der gibisiniz.

O zaman altın kural: “bilmekle uygulamak asla aynı şeyler değildir.” Buradan işe başlamak gerekli. İlk aşama davranışlarda değişiklikler yapmak ve bunu yaşamınıza adapte etmeniz gereklidir.

  • Şiddetinin bilinmesi önemlidir. Orta ve şiddetli depresyonda mutlaka profesyonel yardım almanız gereklidir.
  • Stresle baş edebilme yetinizi güçlendirmeniz için, mutlaka hayatınızda düzenli yapacağınız, size keyif veren bir hobiniz olsun
  • Haftanın en az 3 günü yürüyüş yapmalısınız. Tıbbi bir sorun yoksa mümkünse gün ışığında, süresi en az 40 dk olmalıdır.
  • Göz probleminiz yoksa günde en az 1 saat güneş ışığı oldukça iyi hissettirecektir.
  • Yaşam tarzınızı gözden geçirin. Bunun için sıradan bir gününüzün nasıl geçtiğini, geriye doğru düşünerek ezberden değil, her hangi bir gün belirleyip, o gün neler yaptığınızı kısa kısa not ederek üzerinde çalışacağınız bir liste oluşturun ve zamanınızı verimli kullanıp arta kalacak zamanı kendinize ayırmalısınız.
  • Negatif düşünce akışınız depresyonda çok fazla olacaktır. Bu depresyonun sürmesine ve devam etmesine neden olacaktır. Yapabildiğiniz kadar negatif düşüncelerle kalmamaya çalışmalısınız.
  • Düzenli uyku, düzenli beslenme olmazsa olmazlardır.
  • Alkol, keyif verici maddeleri kesinlikle bırakmalısınız.

Depresyon Tedavisi

Depresyon tedavisinde sıklıkla psikoterapi ve ilaç tedavisi kullanılmaktadır. Bununla birlikte şiddetli, ilaç tedavilerine yanıtsız depresyonlarda EKT (Elektro konvulzif terapi) oldukça etkilidir. Hızlı Psikoterapi etkinliği bakımından Bilişsel Davranışçı Psikoterapi, Mindfullnes teknikleri, Destekliyici Psikoterapiler oldukça etkindir. Şiddetli olan, genetik yatkınlığın ağır bastığı depresyonlar, yineleyici tip depresyonlar, biyolojik hastalıklarla ilişkili depresyonlar, bipolar bozukluğa eşlik eden depresyonlarda tek başına psikoterapilerin etkinliği düşük olabilmektedir. Bu durumlarda mutlaka ilaç tedavisinin eklenmesi elzemdir ve doktorunuz önerdiyse kullanmaktan kaçınmamak gereklidir.

Panik Bozukluk

Panik Bozukluk Nedir?

Toplumda Panik Atak olarak ta bilinen hastalık, kural olmamakla birlikte genellikle genç yaşlarda özellikle 25-35 yaşlarında ve kadınlarda yaklaşık 2 kat daha sık rastladığımız, aniden başlayan korku ve beraberinde bir takım bedensel belirtilerin yoğun bir şekilde yaşandığı rahatsızlıktır. Sıklıkla ilk 10 dakika içinde korku ve bedensel belirtiler zirveye çıkar. Daha sonra yavaşça söner.

Panik atak kelimesinin kökeni Yunan Mitolojisindeki “Pan” dan gelmektedir. Pan mitolojide çobanların, kırların tanrısı olarak bilinir. Hermesin oğludur ve yarı keçi, yarı insan siluetinde tasvir edilmiştir. Pan mitolojide kırlarda, ormanlarda perileri kovalaması, çobanların aniden önüne çıkarak korkutmasıyla bilinir. Bu sebeplede aniden ortaya çıkan bu korku hastalığına Panik Bozukluğu adı verilmiştir.

Panik Bozukluk Belirtileri

Aşağıdaki belirtilerden 4 veya daha fazlasını bir arada yaşıyorsanız Panik Ataklardan şüphelenilebilir;

  • Çarpıntı
  • Terleme
  • Titreme
  • Nefes alamama hissi
  • Boğulma, tıkanıyormuş hisleri
  • Göğüs ağrısı
  • Bulantı, karın ağrısı
  • Baş dönmesi, bayılma hissi
  • Gerçeklik duygusunun kaybı, hayaldeymiş gibi hissetme ya da ruhun bedeninden ayrılıyormuş hisleri
  • Delireceğini, kontrolünü kaybedeceğini düşünme
  • Ölüm korkusu
  • Uyuşma, karıncalanma hisleri
  • Üşüme, ter basması

Eğer tekrar eden bu ataklar, gündelik yaşantınızda önemli değişikliklere neden olmaya başladı, kaçınma davranışları dediğimiz kendinizi bazı aktivitelerden, durumlardan kaçırmaya başladıysanız (kapalı yere girememe, banyoda duramama, kalabalığa girememe, evden sokağa çıkamama vb.), sürekli tekrar atak gelecek korkusu içindeyseniz, artık Panik Bozukluğu başlamış olabilir ve profesyonel yardım almanız önerilir.

Bilişsel ve Davranışçı Psikoterapi kuramına göre kişinin aslında bedeni korku duygusuna oldukça sağlıklı cevap vermektedir. Fakat belirtileri yorumlamada hata vardır. Hatta atağı tetikleyende sıradan bir bedensel belirtinin felaket olarak yorumlanmasıdır çoğu zaman. Bilişsel Davranışçı Terapide Panik Bozukluğun Bilişsel yönü bu şekilde açıklanmaktadır. Çoğu zaman bu düşünce hatalarının düzeltilmesiyle bile hızla belirtiler tek başına başedilebilecek seviyeye inmeye başlar.

Uzun bir süre Panik Bozukluğu olan kişilerde sıklıkla tanıya Depresyonda eşlik edebilir.

Panik Bozukluk Bilişsel Davranışçı terapiye güzel yanıtlar verir. Eğer kronikleşmemiş zeminde ekstra başka psikiyatrik bulgularda yoksa ilaç dahi kullanılmadan tedavi edilebilir.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu

Yaygın Anksiyete Bozukluğu: Tanım, Belirtiler ve Tedavi

Yaygın Anksiyete Bozukluğu (YAB), insanların günlük yaşamlarını etkileyen, sürekli bir endişe, gerilim ve gerginlik duygusuyla karakterize edilen yaygın bir ruh sağlığı bozukluğudur. Aşırı endişe, kişinin günlük yaşamını olumsuz yönde etkiler ve hatta olağan yaşam etkinliklerini sürdürmesini engeller. Bu kişiler her durumda olası en kötü sonucu düşünürler, pek çok şeyin kendi denetimlerinin dışında olduğu gerçeğini kabullenmekte aşırı zorlanır, iyi bir olasılık ya da olacak olanlardan geriye dönüş mümkün değil gözüyle bakarlar. YAB’da aşırı endişe ve kaygı genellikle sağlık, aile, para ya da iş gibi konularla ilgilidir. Denetlenemez nitelikte olan endişe hali en az altı ay boyunca hemen her gün vardır ve gün boyunca sürer.

YAB’nun yaşam boyu görülme sıklığı %5-6’dır. Başka bir deyişle, her 100 kişiden 5-6’sı yaşamlarının herhangi bir zamanın bu rahatsızlığı yaşayabilir. YAB yaşlılıkta en sık görülen anksiyete bozukluğudur.  

Belirtiler:

Yaygın Anksiyete Bozukluğu’nun belirtileri genellikle şunları içerir:

  1. Sürekli endişe ve gerginlik hissi.
  2. Zihninde sürekli dolaşan kötümser düşünceler.
  3. Kas gerginliği ve huzursuzluk.
  4. Yorgunluk ve halsizlik.
  5. Odaklanma veya uyku sorunları.
  6. Fiziksel semptomlar, örneğin baş ağrısı veya mide rahatsızlığı gibi.
  7. Anksiyete nedeniyle yaşanan belirli durumlardan veya etkinliklerden kaçınma.

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nasıl Oluşur? 

Stresler YAB’ın gelişiminde önemli rol oynar. Çocukluk dönemi ve genç erişkinlik çağları arasında başlayan YAB, yavaş ve sinsi bir gelişim gösterir. Hastalığın belirtileri dönem dönem iyileşmeler ve alevlenmeler gösterir. Stresli yaşam olayları olduğunda belirtiler çoğunlukla kötüleşir. Hastalığın oluşmasında “kalıtsal etkenler, beyin nörokimyasındaki değişiklikler, kişilik özellikleri ve stres verici yaşam olayları” etkilidir. Hastalar yorgunluk, gerginlik, kas ağrısı ve başağrısı gibi bedensel belirtiler nedeniyle çoğu zaman psikiyatri dışı branş hekimlerine başvururlar ve doğru tanının konması ve uygun biçimde tedavi edilmesi gecikebilir.  

Tedavi Seçenekleri:

Yaygın Anksiyete Bozukluğu tedavisinde birkaç farklı yaklaşım kullanılabilir:

  1. Terapi: Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT) veya Kabul ve Kararlılık Terapisi gibi terapi biçimleri, anksiyeteyi yönetmede etkili olabilir. Bu terapiler, olumsuz düşünce kalıplarını tanımlamayı ve değiştirmeyi amaçlar.
  2. İlaçlar: Antidepresanlar, yaygın anksiyete bozukluğunu yönetmek için reçete edilebilir. Bu ilaçlar genellikle serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI’lar) veya serotonin ve norepinefrin geri alım inhibitörleri (SNRI’lar) olarak bilinen ilaç sınıflarından gelir.
  3. Doğal Tedaviler: Yoga, meditasyon ve derin nefes egzersizleri gibi doğal stres azaltma teknikleri, anksiyete belirtilerini hafifletebilir.
  4. Yaşam Tarzı Değişiklikleri: Sağlıklı bir yaşam tarzı sürdürmek, düzenli egzersiz yapmak, sağlıklı beslenmek ve yeterli uyku almak, anksiyete yönetimine yardımcı olabilir.

Sonuç:

Yaygın Anksiyete Bozukluğu, bireylerin günlük yaşamlarını etkileyen yaygın bir ruh sağlığı sorunudur. Ancak, uygun tedavi ve destekle, bu bozukluğun semptomları yönetilebilir ve yaşam kalitesi artırılabilir. Erken tanı ve tedavi, anksiyete bozukluğu olan bireylerin daha iyi bir yaşam kalitesi elde etmelerine yardımcı olabilir. Her durumda, profesyonel bir sağlık uzmanına danışmak önemlidir.