Arşiv 18/Aralık/ 2019,Çar

Yeme Bozuklukları

Yeme Bozuklukları Nedir?

Yeme Bozukluklarını;


Anoreksiya Nervoza
Bulimia Nervoza
Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu


başlıkları altında toplayabiliriz.

Anoreksiya Nervoza

Son 20 yıl içinde özellikle medyanında etkisiyle bilinirliği giderek artan anoreksiya nervoza, kişinin beden algısının bozulduğu sözel telkinlere dirençli, inandırıcı delillere rağmen beden algısındaki çarpıklık nedeniyle ısrarlı ve katı diyetlerle olması gereken sağlıklı kilosunun çok çok altına inme çabası ve bunu zamanla gerçekleştirerek, beden sağlığının bozulmasına kadar ilerleyen, farkedilip tedavi edilmezse ciddi işlev kaybı riski olan bir hastalıktır. Erkek kadın oranı 1/10 civarındadır.

Kişide oluşan bozuk beden algısı nedeniyle, her ne kadar ileri derecede kilo kaybı olsada kendisini halen kilolu görmekte ya da bedeninin belirli bölgelerinde hala aşırı kilo olduğu düşüncelerine kapılmaktadır. Bu sebeplede sık sık ayna karşısında, tartı başında kilosunu kontrol eder.

Kilo verme amacına ulaşabilmek amacıyla, oldukça katı uyguladığı diyete karşın zaman zaman kontrolunu kaybederek aşırı yeme atakları ve sonrasında kusma davranışları eşlik edebilir. İshal yapıcı ilaç, şurupların kullanımıda sık gözlenir.

Artık beden sağlığıda ciddi ölçüde zarar görmeye başlasa dahi bu konuda terapi desteği olmadan kolaylıkla iç görü kazanmaz. Bu nedenlede sıklıkla zoraki olarak tedaviye yönledirilir. 21. yüzyılın trendi olarak topluma dayatılan “zayıf kadın güzeldir” algısının etkisi çok önemlidir. Neyse ki son yıllarda bu algı giderek değişmeye başlamış görünmektedir. Sağlıklı kiloda, düzenli spor yapma, sağlıklı ve düzenli beslenme konusunda yeni trendler başlamıştır.

Bu konuda netleşen araştırmalara ihtiyaç olsa da zamanla yerini, abartılı egzersiz programları, fitness ve aşırı sağlıklı & sağlıksız kontrolünüde içeren katı diyet denetimleri, gıda takviyeleri ve kas yapıcı ilaç tüketimlerininde eklendiği yeni sorunların bizleri beklediği kanaatindeyim.

Peki Neden Hastalık Olarak Düşünülmekte? Gerçekten Hastalık mıdır?

Yukarıda da bahsedildiği üzere aşırı kilo kaybına bağlı artık işini gücünü yapamaz hale gelinmesine, hatta kaşeksi dediğimiz halk arasında “bir deri, bir kemik” haline gelinse dahi, kişide “içgörü” oluşmamaktadır. Tabiki hiç farkındalık olmayacak diye bir kural yoktur kısmi farkındalık olan vakalarda az değildir. Zaten en hızlı tedaviye cevabıda bu vakalar verir. Sanki hastaların gözlerinde bizim bilemediğimiz, göremediğimiz bir filtre varmışçasına, aynada kendisine baktığında gerçektende kendilerini kilolu görmektedir. Başka konularda gayet sağlıklı düşünüp kararlar verebilen, beden sağlığı bozulana kadar işini, sosyal ilişkilerini gayet sağlıklı idare eden bir kişinin nasıl böyle düşündüğü, mevcut tabloyu göremediği konusunda çevresini hayretler içinde bırakır. Bu tablo karşılıklıdır, hastada kendisine karşı, tüm aynada ve tartıda gördüklerine rağmen neden anlamadıklarını ısrarla kilo alması gerektiği söylemlerini sorgular. Bu sebeple anoreksiya hastalığı olan aile bireylerimiz varsa bu durum hep akılda bulundurulmalıdır. Zaten aile ne yaparsa yapsın bu düşüncenin katı, eleştiriye kapalı, aksi kanıtlar onlarca defa sunulmasına rağmen değiştirilmesinin çok zor olduğunu sıklıklada değişmediğini farkedecektir. Profesyonel tedavi desteği olmadan bu çabalar sonuçsuz kaldığı gibi aile ilişkileride giderek bozabilmektedir.

Bipolar Bozukluk

Bipolar Bozukluk Nedir?

Bipolar Bozukluk, İki Uçlu Bozukluk ya da Manik Depresif Hastalık olarakta adlandırılan, sıklıkla genç erişkin yaşta gözlenen bir hastalıktır. En sık 20-25 yaşlarında başlar ve ataklar halinde seyreder. Kadın ve erkek oranı hemen hemen eşit olup, toplumda sıklığı yüzde 2-3 civarındadır.

Bipolar Bozukluk türkçe adıyla İki Uçlu Bozukluk, adından da anlaşılacağı üzere, Depresyon ve Mani dediğimiz ataklarla karakterize bir hastalıktır. Yani hastalığın dönem dönem depresyon şeklinde çökkünlük, dönem dönem mani şeklinde hareketlilik, taşkınlık atakları olmaktadır. Ataklar arasında kişi tamamen normaldir.

Mani Atakları

Hastalığın hareketli atak dönemi olup, kural olmasa da genellikle ilkbahar veya yaz aylarında gözlenen, kişide hızlanma, enerjide aşırı artış, çok konuşma, aşırı para harcama, riskli davranışlarda artış, az uyuma ama enerjik hissetme, düşüncelerde hızlanma ya da konudan konuya geçme, bazen grandiyöz hezeyan adı verilen üstün bir kişi olduğunu, özel yetenekleri, bir icad buluş sahibi olduğunu düşünme, peygamber ya da seçilmiş bir kişi olduğunu düşünme gibi düşünceler gözlenebilir. Daha az sıklıkla da kötülük görme hezeyanları, takip edildiğini düşünme gibi düşünce bozuklukları eşlik eder. Bu düşünce bozukluklarına ek olarak sesler duyma hayaller görmede eşlik edebilmektedir.

Depresyon Atakları

Hastalığın çökkün atak dönemi olup, kural olmasa da genellikle sonbahar veya kış aylarında gözlenen, kişide durgunluk, enerjide azalma, isteksizlik, mutsuzluk, karamsarlık, hayattan keyif alama, intihar düşünceleri gibi depresyon belirtilerinin görüldüğü ataklardır. Klasik depresyon ataklarına göre daha ağır seyredebilmektedir. Çoğunlukla stresör dahi eşlik etmeden kendiliğinden başlayabilir. Rutin depresyon tedavisine yanıtlar daha zayıf olabilmekte bazen de hiç yanıt alınamaz. Tedavi protokolü farklılık gösterir.

Nasıl Tanı Konur?

Bu hastalığın tanısını koymak uzmanlık ve tecrübe gerektirmektedir. Bu sebepledir ki psikiyatri uzmanlarınca tanısı konulabilir. Özellikle gün içindeki ruhsal değişimler, bazı kişilik bozukluklarındaki duygusal dalgalanmalar kafa karıştırıcı olabilmekte, internette okunan bilgilerle kişiler kendilerine ya da bir yakınlarına bu tanıyı kolayca atfedebilmektedirler.

Bipolar Bozukluk tanısı konulabilmesi için en az bir kez manik atak dediğimiz atak varlığı şarttır. Bu sebepledir ki bazen tanı için uzun yıllar gözlem gerekebilmektedir. Bir kişi 10 yıl yineleyici depresyon tanısıyla takip edilip, daha sonra tek bir manik atak geçirmesi sonrası tanısı Bipolar Bozukluk olarak güncellenebilir. Bu olağan bir durumdur. Bunun anlamı hastalığın doğasının ve belirti seyrinin bireye özgü olması nedeniyle tanısal süreç zorlu olabilmektedir.

Bipolar Bozuklukta Dikkat Edilmesi Gerekenler

  • Mevsim geçişlerinde atak riski daha da artabildiği için bu dönemlerde ilaç kullanımına ve düzenine çok daha sıkı riayet edilmelidir
  • Uyku düzeni çok önemlidir, uyku düzenin bozulması, gece düzenli uykunun alınmaması manik atağı başlatabilmektedir
  • Doktorunuzun önerisi dışında antidepresanlar, sakinleştiriciler kullanılmaması gereklidir
  • Düzenli doktorunuza kontrollere gitme, ilaç kan düzeyi ölçümlerini ve doktorunuzun istediği kontrol amaçları tetkikleri ihmal etmemeye özen gösterilmelidir
  • Atak dışı dönemlerde tamamen normal olunmasının, tamamen iyileşmek anlamına gelmediği göz önünde bulundurulmalı ve doktorunuzun önerisi dışında ilaçların bırakılmaması gerekmektedir
  • Alkol, uyuşturucu maddelerden kesinlikle uzak durulmalı, bu maddelerin atakları tetiklediği bilinmeli, ayrıca atakların ilaçlara yanıtınıda ciddi oranda bozduğu gözönüne alınmalıdır
  • Stresörleri tamamen hayatımızdan çıkarabilmek mümkün olmasa da, gereğinde yaşamınızdaki basit değişiklerle stresi minimuma indirmek, stresle başa çıkma yöntemlerinizi arttırmak, düzenli uyku, sağlıklı beslenme ve spor gibi genel sağlıklı yaşama dair önerilere riayet etmek gerekmektedir

Bipolar Bozukluğun Tedavisi

Bipolar Bozukluk doğası gereği yinelemelerle seyretmektedir. Bazen depresyon, bazen mani atakları yaşanabilmekte bu nedenle koruyucu ilaçların kullanılması gerekmektedir. Koruyucu ilaçlar atak sıklığını belirgin ölçüde azalttığı için kişinin işlevselliği üzerine büyük etkisi bulunmaktadır. Her bir atağı yatıştırmanın çok zahmetli ve önemli dozlarda ilaç gerektirdiği bilinmeli, atak sırasında ya da sonrasında bazı tıbbi durumlarla karşılaşılabileceği(post manik depresyon, atak döneminde kullanılmak zorunda kalınan ilaçların yan etkileri vb), ayrıca ciddi borçlar, intiharlar, sosyal ilişkilerde ciddi bozulmalar, atak döneminde yaşananlara dair utançlar gibi pek çok nedenden dolayı mutlaka ataklar oluşmadan önlenmesi gerekmektedir. Ataklar arasında kişinin tamamen sağlıklı olduğu düşünülürse korunmanın önemli bir kez daha ortaya çıkmaktadır.

Tedavide koruma amaçlı valproik asit/sodyum valproat, lityum, karbamazepin gibi ilaçlar kullanılmaktadır. İlaç seçimin yaş, ek tıbbi durumlar, cinsiyet, atakların sıklığı ve birbirine oranı, daha önce kullanılan ilaçların koruma oranı, ya netki ve ilgili moleküllere kişinin uyumu gibi pek çok faktör göz önünde bulundurulur.

Bipolar Bozuklukta Psikoterapi

Bipolar Bozuklukta biyolojik etkenlerin ve tedavilerin önemli ve elzem olduğu asla akıldan çıkarılmamalıdır. Özellikle tecrübesiz hastalık bilgisi olmayan kişilerin tedavinize müdahale etmesine asla izin vermemeniz gerekmektedir. Bu sebepledir ki psikoterapi desteğini yalnızca, Klinik Psikolog ya da Psikiyatrist olan psikoterapistlerden almanız önemlidir. Bilinen hiç bir psikoterapi yöntemi Bipolar Bozukluğun birincil tedavisinde etkili değildir. Bununla birlikte stres yönetimi, stresle başaçıkma becerilerinin geliştirilmesi konusunda ya da ek psikiyatrik durumlarda (Örn. Anksiyete Bozuklukları) antidepresan ilaçların kullanımından önce psikoterapi ile çözmeye çalışmak çok daha güvenli bir seçenektir.

Aile Terapisi

Bilişsel Davranışçı Aile ve Çift Terapisi

TDK ailenin tanımı:

Erkeğin ve kadının çocuklarıyla oluşturdukları, iş bölümüne dayalı, küçük (çekirdek) ve büyük ya da dar ve geniş aile gibi tipleri olan toplumsal ve ekonomik temel birlik olarak tanımlanmaktadır.

Aile ve çift terapisinde amaç, aile içinde ve çiftler arasında yaşanan zorlu ve sıkıntılı süreçlerin ele alınarak çatışmaların çözülebilmesi ve tüm aile üyelerinin sağlıklı yönde değişiminin ve gelişiminin sağlanmasıdır. Hem aile içi ilişkileri düzenlenmesi hem de diğer insanlar ve durumlar ile ilişkilerin düzenlenmesi hedeflenmektedir.(TPD)

Bilişsel Davranışçı Aile Terapisi, apayrı bir terapi türü olmayıp, Bilişsel Davranışçı Terapinin temel ilkelerinin aile içindeki bireylerin birbiriyle etkileşimi, bireylerin zihnindeki aile kavramından (şemaları), sorun çözme becerilerine kadar farklı odaklarda özelleşmiş uygulanışıdır.

Bilindiği üzere evlilik ya da duygusal birliktelik; sağlık, huzur ve mutluluk içinde uzun sürmesi istenen/beklenen bir kurumdur. Bu süreç her zaman sağlıklı ilerlememekte; doğası gereği, gerek bireysel, gerek çevresel faktörlerle sürekli değişimlere gebedir. Çiftler arasında, ani gelişen bireysel/çevresel etkenlerden, birliktelik süreci içinde zamanla birikimlere kadar pek çok nedenden dolayı, birlikteliğin dekompanze olmasıyla (dengesinin bozulması) artık sorunlar gün yüzüne çıkabilmektedir.

Aile terapilerinde temel amaç, sağlıklı iletişimleri arttırmak, olabildiği kadar çiftlerin birbirlerine karşı giderek otomatikleşen bilişsel çarpıtmalarını farkettirerek evlilik kurumundaki doyum hissinin yeniden kazanılmasına köprü olmak, aile içinde mutluluk, huzur, saygı, yuva sıcaklığı gibi kavramların yeniden inşasıdır. Bazen de tamamen tükenmiş, zorlamalarla yürütülmeye çalışılan fakat artık çocuklar dahil her bir ferde eziyet haline gelen evliliklerde ya da sonladırılmasına kararlar verilmiş ise en azından sağlıklı yollarla sonlanması konusuda köprü ve danışmanlık görevide görebilmektedir.

Özellikle sorun yaşayan çiftlerin birbirlerine karşı kullandıkları “bilişsel çarpıtmalar” (düşünce hataları) ın düzeltilmesi, mantık süzgecinden geçirilerek, bireysel farkındalıkların yaratılması bunu yaparken de suçlu arama değil, “tekrardan neyi nasıl daha iyi birlikte yapabiliriz”i oluşturmak büyük oranda sorunları çözebilmektedir

Çiftlerin birbirlerine karşı kullandıkları ve zamanla otomatikleşen en sık düşünce hataları:

  • Zihin okuma
  • Aşırı genellemeler
  • Seçici algılama
  • Kişiselleştirme
  • Keyfi Çıkarsamalar
  • Büyültme/Küçültme

Görüldüğü üzere Bilişsel Davranışçı Terapide gözlemlenen, bireyin, kendisine yönelik ya da çevresiyle ilişkilerinde kullandığı düşünce hatalarının hemen çoğunluğu aile içinde de otomatikleşerek kullanılabilmektedir.

Bununla birlikte her bireyin zihninde evlilikle ilgili çok önceden kalıpları yapılmış şemaları vardır. Bazen bu şemalar uyum bozucu şemalar olabilmekte ya da dönem dönem çeşitli faktörlerin etkisiyle aktive olabilmektedir.(bknz. Şemalar). Bunlarında bireysel olarak çözümlenmesi oldukça önemlidir.

Nelere Dikkat Edilmeli?

En sık karşılan sorun çiftlerden birinin ya da her ikisinin, sözde “biz evliliğimiz için birşeyler yapmak istiyoruz derken”, özde “ben haklıyım”ın ispatı için başvurmalarıdır. Ne yazık ki bu beklentiniz asla karşılanmayacak, terapistiniz size asla sen haklısın, sen haksızsın gibi yargılayıcı tutum içine girmeyecektir, zaten bu konulara girmenizin sizde dahil hiç kimseye faydası olmayacaktır.

Biz birbirimize karşı şikayetlerimizi anlatalım, sonrada bir şeyler olsun ve düzelsin mantığı yanlış olup, “bir şeyler yapalım düzeltelim” önceliğiniz olmalıdır. Zaman ve çaba harcamayı göze almak önemlidir. Çiftler içtenlikle, dürüstçe ve olumlu duygularla karşılıklı birer adım attığı anda hızla her şey yoluna girmeye başlayacaktır.