Arşiv 18/Aralık/ 2019,Çar

Obsesif Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk

Daha önceleri Anksiyete Bozuklukları isimli hastalık grubunda sınıflandırılmışken (DSM-4), zamanla kökenlerinin biraz daha farklı olduğu için başlı başına bir hastalık grubuna alınmıştır (DSM-5). Her 100 kişiden yaklaşık 2-3 kişiyi etkileyen, genellikle genç yaşlarda (20-30lu yaşlarda) başlayan sıklıkla kronikleşebilen bir hastalıktır. Daha az sıklıkla küçük çocuklarda boğaz enfeksiyonunu takiben tiklerinde eşlik ettiği çeşitli sendromlarla, bazı beyin hasarlarından sonra da görülebilmektedir.

Kompulsiyon adını verdiğimiz bileşeni eşlik etmesi şartı bulunmamakla birlikte iki bileşenden oluşur;

Obsesyon

İstenmeden gelen, kişiye yoğun sıkıntı veren, takıntılı düşüncelerdir. Kişi bu düşünceleri mantıksız bulmasına rağmen gelmesini engelleyemez.

Kompulsiyon

Obsesyon adını verdiğimiz bu düşüncelerin verdiği sıkıntı hissini rahatlatmak amacıyla kişinin yapmak zorunda hissettiği, çeşitli davranışlar ya da düşüncenin etkisini yok etme vb amaçla başka bir düşünceyi tekrarlamalarıdır.

Obsesif Kompulsif Bozukluk kişiye oldukça ızdırap veren hastalıklardan birisidir. Çünkü istemediği halde gelen bu düşünceler çoğunlukla kişiyi yoğun suçluluk duyguları hissettirmesinden, aşırı kaygılanmalara kadar olumsuz duygularla yormaktadır. Bu sebepledir ki hastalık sürecinde sıklıkla depresyonda eşlik etmeye başlar. Depresyon kişinin başetme gücünü daha da azaltan bir hastalık olduğu için kısır döngü bazen uzun yıllar devam eder.

En Sık Görülen Türleri

  • Bulaşma / Temizlik : Temiz olduğunu bildiği halde aşırı el yıkama, ev temizlemeler
  • Emin olamama / Kontrol : Kapıyı, ocağı, ütü gibi elektrikli aletleri kontrol etmeler
  • Simetri / Düzen : Simetrik durmayan nesneleri düzeltme, yolda çizgilere basma/basmamaya çalışma gibi
  • Batıl inançlar / Uğurlu / Uğursuzluk : Takıntılı biçimde bu inançlara göre yaşamını yönlendirmeler gibi
  • Sayma : Belirli sayıda günlük aktivitelerini yapmak gibi
  • Dini içerikli düşünceler: Dini konularda kişinin dini inançlarına ters düşen düşüncelerin istenmeden gelmesi gibi
  • Cinsel içerikli düşünceler : Kişinin değer yargılarına ters düşen düşüncelerin istenmeden gelmesi gibi
  • Dokunma : Örneğin bir eşyaya dokunmadan bir işe başlayamama

Bu yazıyı okuyunca muhtemelen bazılarının çeşitli miktarlarda kendinizde olduğunu görebilirsiniz. Özellikle mükemmeliyetçi yapınız varsa fazlası bile olabilmektedir.

Hastalık düzeyinde olabilmesi için yoğun bir şekilde gündelik aktiviteleriniz aksatması, ruhsal olarak sizi yorması , işinizi gücünüzü yapmaktan alıkoymaya baslaması lazım. Eğer bu şiddette bu belirtileri yaşıyorsanız mutlaka profesyonel destek almanız gerekmektedir.

Nasıl Tedavi Olur?

İki şekilde belirtiler kontrol altına alınabilir. Şiddeti de belirleyici olmakla birlikte birincisi ilaç tedavisi diğeri ise psikoterapidir. Ağır düzeyde, yanında başka psikiyatrik hastalıkta eşlik ediyorsa ise ilaç + psikoterapi öncelikli düşünülebilmekle birlikte, orta ve hafif düzeyde tek başına psikoterapi çoğunlukla yeterli olmaktadır. Fakat doğası gereği nüks etmeye eğilimli olan bu hastalıkta psikoterapinin nüksleri önemli ölçüde azalttığı görülmüştür. En sık kullanılan ve çok sayıda araştırmalarlada etkinliği ispatlanan psikoterapi türü Bilişsel Davranışçı Terapidir.

Hastalık Kaygısı Bozukluğu

Hastalık Kaygısı Bozukluğu Nedir?

Hastalık kaygısı bozukluğu; Sağlık Anksiyetesi Bozukluğu gibi yeni adlarla, daha eskiden Hipokondriazis, Hastalık Hastalığı gibi adlarla tanımlanan bedensel belirti bozukluklarından birisidir. Toplumda yaklaşık % 4-6 oranında bulunmaktadır. Son dönemlerde tıbbi bilgi ve paylaşımların kolay ulaşılabilir hale gelmesiyle birlikte doğru bilgilere ulaşmadaki sorunlar, yetkin olmadan verileri yorumlama, çoğunlukla sağlık alanında reklam amaçlı felaket senaryoları içeren ticari manuplasyonlar gibi sebeplerle daha da sık gündeme gelmeye başlamıştır.

DSM-V (Amerikan Psikiyatri Birliği, Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı) ile Bedensel Belirti Bozuklukları adı altında toplanmış olup;

1) Bedensel Belirti Bozukluğu

2) Hastalık Kaygı Bozukluğu

3) Dönüştürme(Konversiyon) Bozukluğu

4)Yapay Bozukluk

başlıcaları olmak üzere 7 alt grupta sınıflandırılmıştır.

Bu yazıya konu olan ilk iki tanının belirti kümesi birbirlerine çok yakın olup, genel olarak;

Kişinin bedensel bir hastalığı olduğu, olacağı endişesi ya da bedensel belirtilerinin “felaketleştirerek” yorumlaması sonucu yoğun kaygı yaşamasıdır. Üstelik pek çok tetkik, tedavi, doktor muayenelerine rağmen geçici kısa süreli rahatlamalar olsa da kalıcı tam bir rahatlama sağlanmamaktadır. Hiç bir belirti olmadan sadece hastalıkla ilgili kaygılanma olabileceği gibi özellikle ağrı, uyuşma, karıncalanma, yanma gibi psikojenikte olabilen belirtilerin ısrarlı devam etmesi de görülmektedir.

Sıklığı Nedir? Neden Daha Sık Karşılaşılmaya Başlanmıştır?

Başta da belirtildiği üzere toplumumuzda eski verilere göre % 4-6 oranında sağlık kaygısı, eski adıyla hipokondriyak belirtiler çeşitli şiddetlerde bulunmaktadır. Fakat giderek bu konuda psikiyatrik yardım başvurularındaki artışta dikkate değerdir. Özellikle Panik Bozukluk, Depresif Bozukluk, Obsesif Kompulsif Bozukluk, Hezeyanli Bozukluk (Somatik Tip) gibi pek çok tanıyla içiçe geçmişliği ya da birlikteliği düşünülürse tam olarak sıklığını söylemek pek de mümkün görünmemektedir. Yeni toplum örneklemi yüksek tutulan titiz araştırmalara ihtiyaç duyulduğu bir gerçektir.

Giriştede bahsedildiği üzere başta internet siteleri, forumlar, sosyal medya, TV programları, reklamlar vb nedeniyle yoğun bir bilgi bombardımanına maruz kalınmaktadır. Bu bilgilerden en çok ihtiyaç hissettiklerimizin başında da tabiki sağlığımız gelmektedir.

Teorik olarak bireylerin bilgilenmesinin bu kaygıları azaltacağı düşünülürken pratikte neden tersi olmaya başlamıştır?(Bu kısım subjektif görüşleri içerir)

1) Verilen bilgilerin güvenilirliğinin teyit edilemesi, denetiminin mümkün olmaması. Bilimsel yayın yaptığını iddia eden çoğu platformun bile referans, atıf alışkanlıklarının kaybolması. Veri manuplasyonlarıyla istatistiğin “yalan söyleme sanatı”na dönüşmesi.

2) Tıbbi eğitimi ve zemini olmayan kişilerce, kısa spot bilgilerin “düz mantıkla” yorumlanarak insanlara sunulması bunun kolay anlaşılır olması nedeniyle inandırıcılık oranının daha yüksek olması.

3) Veriyi sağlıklı değerlendirmedeki hatalar.

Örneğin baş ağrısı nedenleri diye google araştırmasında karşımıza çıkan verilere baktığımızda;

-gerilim tipi ağrılar, migren, beyin tümörleri gibi sıralanmış veriyle karşılaşılınca olasılıkların göreli olarak yanılsamaya uğraması ve adeta %30 ar olasıklık gibi algılanması. Halbuki gerçek yaşamda tümörden kaynaklı baş ağrısı olma olasılığı yüzbinde birerle ifade edilebilir, üstelik beyin tümörlerinin sadece % 60 ında baş ağrısına rastlanırken, % 40 ının bu belirtiyi vermediğinin bilinmemesi gibi.

4) Belirti kümesiyle değil tek belirtiyle tanıya gitme gibi hatanın yapılması. Çünkü belirti kümesi yorumlayabilmek için çok fazla bir bilgi birikimi gerekmektedir.

5) Tedavilerin doğasında var olan komplikasyon, yanetki, allerji, anaflaksi vb kavramların çarpıtılarak, bu sayede gıda takviyeleri, vitaminler, bitkisel ürünler vb başka sektörlerden de kazanç çabası için modern tıbba ölçülü bir şekilde güven duygusunun bilinçli zedelenmesi. (Atalarımızın söylediği gibi “Hem Nalına Hem Mıhına vurmak” bu dönemin en popüler ticari yöntemi haline gelmeye başlamıştır. Ne yazık ki insanların takviye ürünlere vereceği parayla pazardan düzenli olarak kilolarca sebze meyve tüketebileceğinin ve olması gereken sağlıklı yaşam yolunun unutturulmasına kadar ciddi boyutlara varmış hezeyanlı bir dönemi yaşıyoruz)

Ne Yapmalı?

Öncelikle gerekli optimum tıbbi araştırma ve muayeneniz yapıldıktan sonra artık gereksiz tetkik, tahlil, mükerrer doktor muayenelerinden kaçınmak,

Kendinize bir tanı koyabilmeniz için en az 30.000 sayfa genel tıbbi bilgiyi okumuş yeteri derecede biliyor ve günlük kullanıyor olmanız gerekliliğini kabullenmek

Tek bir belirtiyle asla tanı konmayacağını birbiriyle uyumlu belirtiler kümesine ihtiyaç duyulduğunu bilmek.

Beyninizin olasılıklar içinde daima en kötü ve nadir olasılığı yakalayacağını ve bunun sizin için aldatıcı olacağını bilmek.

Mümkün olduğunca internetten kaynağı belirsiz reklama, amaca yönelik olabileceğini tahmin ettiğiniz bilgilerden uzak durmanız çok zorlandığınızda aile hekiminiz dahil bir profesyonelden bilgi almanız.

Eğer gündelik yaşamınızı bozacak düzeyde bu kaygıları yaşıyorsanız ya da artık yanında panik ataklar, depresif belirtiler hissediyorsanız mutlaka Psikiyatrist, Klinik Psikolog gibi bu alanda profesyonellere başvurup tedavi almanız gereklidir.

Sınav Kaygısı

Performans Anksiyetesi / Sınav Kaygısı

Her ne kadar birbiri yerine kullanılan terimler olsa da, performans anksiyetesi terimi daha kapsayıcı bir tanımlamadır. Daha da açıklamak gerekirse; performans anksiyetesi denilince, bir başarı, bir beceri gerektiren kısaca performans gerektiren iş, görev sırasında ya da öncesinde yaşanan sıkıntı, kaygı hissidir. Bu terimin içinde sınav kaygılarından, cinsel konulara, toplantılarda sunum yapmadan, sanat icrasına kadar pek çok durum vardır.

Performans öncesi yaşanan anksiyete bir dereceye kadar kişiyi motive edici yönleri bulunan sağlıklı bir durum olsa da, bazende kişinin gerçek performansını sergilemesini engelleyecek şiddette de olabilmektedir.

Yaşanan bu anksiyete (kaygı, sıkıntı hissi) şiddetlendikçe; kişide duygusal, düşüncesel, fiziksel belirtilere ve davranışsal sonuçlara neden olma olasılığı artmaktadır.

  • Gerçek başarı düzeyini etkiliyorsa
  • Dikkati toplamakta zorluklara, unutkanlıklara neden oluyorsa
  • Olumsuz, karamsar düşünceleri şiddetlendirip daha da kötü hissetmeye neden oluyorsa
  • Aşırı çarpıntı, terleme, titreme, ses kısılması, çatallanması gibi bedensel belirtilerin aşırı oluşumuna neden oluyorsa
  • Yapılacak olan performansa karşı hazırlık çalışmalarını olumsuz etkileyip, vazgeçmelere ya da büyük oranda verim düşmelerine neden oluyorsa

kişinin yardım alınması önerilmektedir.

Performans Anksiyetesine Kimlerde Daha Çok Rastlanılır?

Özellikle mükemmeliyetçi kişilerde daha fazla olabilmekle birlikte kişinin kendinden ya da çevrenin kişiden aşırı beklenti içinde olması bu kaygıyı daha da şiddetlendirebilmektedir.

Bununla birlikte yapılacak işin/performansın “hayati öneme sahip” olduğu duygusunun aşırı olması kaygının daha da şiddetlenmesine ve artık bir sorun haline gelmesine sebep olabilmektedir. Sıklıkla zemininde Anksiyete Bozuklukları da eşilik etmektedir.

En etkili ve düzeltici yöntem çok sık bu anksiyete kaynağına maruz kalmalardır. (Sistematik duyarsızlaşma)

Bununla birlikte çok sayıda maruz kalınamayacak bir durumsa; (örneğin üniversite sınavı) performans öncesi başta düşüncesel olmak üzere, olumsuz inanç, inanışlar ve otomatik gelen düşünceler konusunda psikoterapi yardımı almak, devamında gelen bedensel belirtiler de dahil zincirleme bir etkiyle faydalı olmaktadır.

Eş zamanlı Anksiyete Bozuklukları, orta ve üzerindeki şiddette depresif bozuklukların eşlik etmesi gibi durumlarda bazen ilaç tedavilerinin de eklenmesi belirtilerin ortadan kaldırılmasında faydalı olabilmektedir.